Goethe, Faust ve Jung: “İyi Olmak Değil, Bütün Olmak”

Öz’ümle Kitap Kulübü’nde bu yılki Jung okumaları çerçevesinde bu ay Johann Wolfgang von Goethe’nin Faust’unu okuyoruz.

Goethe, Jung’un dünyasında sadece bir yazar değil; neredeyse bir ruhsal akraba.

Anılar, Düşler, Düşünceler kitabında Goethe’ye tam 19 kez atıfta bulunuyor Jung.

Goethe ve Faust, Jung’un karakterinin, dünyayı algılama biçiminin, analitik psikoloji kuramının birçok yapıtaşını taşıyor.

Bu yazıda, Jung ve Goethe arasında kurulan o köprüyü birlikte inceleyelim.

 

Tanrı, Kötülük ve Karanlığın Rolü

Jung’un çocukluk yıllarında zihnini en çok meşgul eden sorulardan biri Tanrı ve iyilik kavramıyla ilgili: “Tanrı en yüce iyilikse, O’nun yarattığı bu dünya neden bu kadar kusurlu, bu kadar acınası ve bozuk?” diye soruyor kendi kendine. Bu sorgulama onu, dini dogmalardan felsefeye, insan doğasının karanlık yanına kadar uzanan bir arayışa sürüklüyor. Ancak tatmin edici bir cevaba ulaşamıyor.

Tam da bu dönemde, annesinin tavsiyesiyle Goethe’nin Faust’u ile tanışıyor.

Eserde şeytanı temsil eden Mephistopheles karakterinin olması, Jung’un kafasındaki pek çok soru işaretini aydınlatıyor. Jung bunu şöyle anlatıyor: “Sonunda, kötülüğü ve onun evrensel gücünü görebilen insanların olduğunun kanıtını bulmuş, daha da önemlisi, insanları karanlıktan ve acıdan kurtarmada oynadığı gizemli rolü keşfetmiştim. Bu bağlamda Goethe, gözüme bir peygamber gibi gözüktü.”

 

Bir ve İki Numara – Goethe’nin Yankısı

Jung, kendi içindeki çatışmaları da Goethe sayesinde daha iyi anlamaya başlıyor.
Kendinde iki farklı yön fark ediyor ve onlara 1 numaralı ve 2 numaralı kişiliğim diyor.

  • 1 numara: topluma uyum sağlayan, gündelik, rasyonel tarafı.
  • 2 numara: zaman dışı, derin, sezgisel ve ruhsal tarafı.

Bu ikilik, içinde büyük bir gerilim yaratıyor. Ve Faust’u okurken Goethe’nin de benzer bir içsel bölünme yaşadığını fark ediyor. Anılar, Düşler, Düşünceler’de bundan şöyle bahsediyor: “Goethe, yarattığı Faust gibi, kendini gizliden gizliye ortaçağla uyum içinde görüyordu.
Onun da 2 numaralı bir kişiliğe sahip olduğunu düşünüyor ve bununla avunuyordum.”

Bu fark ediş, Jung’u rahatlatıyor; onu, kendi farklılığını kabul etmeye ve onunla barışmaya yaklaştırıyor. Artık “zalim doğanın bir kaprisi sonucu oluşmuş, diğer insanlardan ayrılmış garip bir yaratık” olmadığını hissediyor, Büyük Goethe benim manevi babam ve koruyucumdu,” diyor.

 

Gölgeyle Anlaşma, Bütünlük Arayışı ve Jung Psikolojisine Kaynak

Faust’un Mephistopheles’le yaptığı anlaşma, insanın gölgesiyle yüzleşmesinin en güçlü sembollerinden biri.  Faust da tıpkı Jung’un söylediği gibi “ iyi olmakla değil, bütün olmakla” ilgileniyor.

Faust’un hikayesi, hepimizin içinde beğensek de beğenmesek de sürüyor.

Mephisto burada sadece kötülüğün değil, dönüşümün ve bilinçlenmenin de sembolü.
Jung’un gölge kavramında olduğu gibi, karanlık olmadan ışık gelişemiyor.

Goethe’nin Faust’u, sadece gölgeyle değil; Jung’un psikolojik kuramını besleyecek bir çok kaynağa da sahip: bilinç ve bilinçdışı, persona ve gölge, arketipler ve mitler.

 

 Bir Nesilller Arası Aktarımı mı?

Son olarak bu yazıyı biraz gıybet yaparak bitirelim (hepimizin gölgesi var 😊).

Jung, büyükbabasının Goethe’nin evlilik dışı bir ilişkiden doğan oğlu olduğuna dair söylentilerden Anılar, Düşler, Düşünceler kitabında bahsediyor.

Bu söylentinin doğruluğunu asla bilemeyeceğiz belki ama, bir Aile/Sistem Dizimi Uzman Uygulayıcı olarak, Jung’un Goethe’ye olan bağının, bilinç dışı bir çekilim sonucu, nesiller arası bir aktarımın bir parçası olduğuna dair bir sezgi geliştirebiliriz.

Belki de Jung, büyük büyük dedesinin mirasına — ruhsal ya da yaratıcı bir mirasa — sahip çıkıyordur.

📚Bu yazı, Öz’ümle Kitap Kulübü’nde yürüyen Jung okumaları kapsamında paylaşılmıştır.
Daha fazlası için: www.oz-um.com